“O kadar ‘Teneke fakülteler’ var ki. Bugün en yakımınızda Kars’ta tıp fakültesi açıldı. İnanın ayda 1 hoca geliyor, 2 gün kalıp gidiyor. Bununla oradan çıkan öğrenci nasıl doktor olacak? Orası yine ihtisas veriyor. Bu çocuk nasıl kadın doğum uzmanı olacak Allah aşkına? O nedenle devlet ya da hükümetin sağlık politikasını mutlaka tekrar gözden geçirmesi gerekir. Her yere tıp fakültesi kurmak doğru değil. Sayın büyüklerimiz ‘Her yere üniversite götürdük’ diyor. Üniversiteyi kaliteli öğretim üyeleriyle doldurmazsanız rastgele binadan farksız olur.’’
Türk Jinekoloji Derneği eski başkanı Prof.Dr. Hasan Serdaroğlu, Türkiye’deki tıp fakültelerini değerlendirirken bunları söylemiş. Prof. Dr. Serdaroğlu, Fransa’da 34, İngiltere’de ise 37 tıp fakültesi bulunduğuna, Türkiye’de ise bu sayının 84 olduğuna işaret etmiş..
Sorun sadece tıp fakülteleri değil elbette, genelde üniversite sayısının fazlalığı ‘’kalite’’ sorununu da beraberinde getiriyor. Çünkü bu kadar üniversiteye yetecek sayıda nitelikli öğretim üyesi bulunmadığı yönünde ciddi endişeler var.Aslında bu noktada laf kalabalığına pek gerek yok, çünkü ”Üniversitede Kalite” öyle subjektif bir kavram değil..Tüm bilimsel verilerde olduğu gibi üniversitelerin akademik performanslarını değerlendirme ve dolayısıyla da karşılaştırma yapabileceğimiz yöntemler mevcut. Rakamlar konuşacak,kaçış yok…Buyurun, bakalım ‘’hocalar’’ ve de ”üniversiteler” nelere göre değerlendiriliyor:
‘’Toplam Atıf Sayısı’’ mesela.. Bilimsel makalelerin değerlendirilmesinde en çok bu gösterge kullanılıyor. Hile, hurda yok..Yurt dişindan kim daha çok atıf almış, kim daha çok kaynak gösterilmişse en yüksek puan ona..yani daha çok atıf almış bilimsel makaleler diğerlerine göre daha yüksek etki değerine sahip. Bir üniversitenin kadrosunda bulunan hocaların akademik çalışmalarına yapılan atıfların toplamından da bir puana erişiliyor. Türkiye’nin yayınlarına gelen ortalama atıf sayısı, ne yazık ki her bilim alanında dünya ortalamasının altında, bu da ülkemizdeki bilimsel çalışmalarının niteliğinin artırılması gereğine işaret ediyor. Son dönemde, bu konuda hayli gerimizde olan İslam ülkelerine kıyasla bile zemin kaybediyoruz.
Öğretim üyesi başına bilimsel döküman sayısı, doktora öğrencisi sayısı bu konudaki diğer kriterler..
Sonra bu kriterler belli ağırlık katsayılaryla çarpılıp ”toplam puan” bulunuyor.Yani, hooop üniversite kalite puanı bulundu işte..Karşılaştır bakalım memlekette neredesin, dünyada nerelerde..Yetmiyor, bu ‘’uluslararası itibar’’ yolculuğunda kalıcı olman, kalitenin de sürdürülebilir olması aranıyor..
Türkiye’de 2023 itibariyle 129’u devlet, 75’i vakıf olmak üzere toplam 204 üniversite var.
URAP 2022-2023 Dünya Sıralaması’nda Harvard, Toronto, University College London, Paris ve Oxford üniversiteleri ilk beşte yer aldı. ABD’den 105, Çin’den 89, Almanya’dan 31, İngiltere’den 25, İtalya ve Avustralya’dan 23, Kanada’dan 17, Fransa’dan 16, İspanya ve Güney Kore’den 13, Hollanda’dan 12, Japonya’dan 11 üniversite ilk 500 üniversite arasında listelendi. Ülkemizden bu yıl ilk 500’e giren üniversite bulunmuyor.
Geçtiğimiz yıl 524. sırada yer alan Hacettepe Üniversitesi, bu yıl tüm göstergeler bazında puanını arttırarak 2022-2023 URAP sonuçlarına göre 3 bin üniversite içerisinde listelenen 118 Türk üniversitesi arasında en iyi dereceyi yaparak 1., dünya üniversiteleri sıralamasında ise 517. oldu. İstanbul Üniversitesi 639., Ankara Üniversitesi 745., İTÜ 778., ODTÜ 810., Gazi Üniversitesi 877., Ege Üniversitesi 889., Koç 957., İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa 965. sırada yer aldı. Türkiye’den ilk 1000’e 9 üniversite girebildi.
URAP 2022-2023 Dünya Sıralaması’na https://urapcenter.org/Rankings/2022-2023/World_Ranking_2022-2023 adresinden ulaşılabilir.
Hepten enseyi karartmayalım tabii, Orhan Bursalı’nın Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekindeki bir yazısından alıntı yaparak Prof.Dr. Miral Dizdaroğlu’ndan da söz edelim mesela..1945 doğumlu hocamız Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya bölümü mezunu..235 makalesi ve bunlara yapılan 13.600 atıf sayısına sahip.. Çıta burada, varsa daha iyisi beri gelsin.. Diğerleri sıraya girsin.. Gözümüz son dilimdekilerde.. Yani akademik yeterliliği tartışmalı olanlarda.. Baştan bir sınav yapılsa mesela, neler olur neler kimbilir..
Şimdilik durum bu peki, geleceğe dair ümitli miyiz? Vakıf üniversitelerinin, yaptıkları öğretim üyesi transferleriye devlet üniversitelerinin içini boşaltmakta olduğu ve doktora vb. programlarının yetersizliği nedeniyle sisteme akademisyen yetiştirmediklerine bakılırsa ümitli olmamızı sağlayacak veri de pek yok gibi.. Tabela üniversiteleri, makalesiz, yayınsız rektörler ve dahi üniversitelerin ”özerklik” meselesine falan daha hiç girmedik..
Seçtiği terim çok bilimsel olmasa da Serdaroğlu hoca haklı galiba, durum teneke..