Manisa’ya bağlı, İzmir’e 100 km mesafedeki kasabamızın tarihi MÖ 3000 yıllarına kadar gidiyor.Bu coğrafyada Hititlerden Akadlara, Lidyalılardan Bizans ve Roma İmparatorluklarına kadar pek çok medeniyetten söz edilse de, bana en ilginci ‘Amazonlar’ın Lidya’ya uzanan güzergahlarındaki karargahlarından biri olması geldi..İlçe merkezindeki bazilika da adını Amazon komutanlarından birinden alıyor. ‘Thyateira’ ’Akhisar’ adı ise Bizans İmparatorluğu döneminde beyaz taşlardan yapılan ‘Beyaz Kale’ (Aspro Kastro) den gelme..
Ege Bölgesi’nin en büyük ilçesi olan Akhisar, tarih çağlarından bu yana çeşitli alanlarda yöre ekonomisine büyük katkılar sağlamış. Cumhuriyet sonrası dönemde tütüncülük, yakın dönemde ise zeytincilik öne çıkıyor.80’li yıllara kadar tütün borsası burada açılır, o yılın alım fiyatları buradan ilan edilirdi.. Yüksek kaliteli ‘Şark Tipi’ tütünü iç ve dış pazarlarda çok aranır ve Akhisar bir nevi tütüncülüğün başkenti sayılır idi..Son dönemdeki kota uygulamaları (1993) ve tütün fiyatlarının düşük seviyelerde kalması(bırakılması mı demeli?), ekonomisinin % 70’i tarıma dayalı bu verimli topraklar üzerinde insanları zeytinciliğe doğru yöneltmiş durumda.. 10 milyonun üzerindeki zeytin ağaçlarının en büyük özelliği, diğer bölgelerde zeytin ağaçlarından elde edilen ürünlerin 10 kg civarında seyrederken, Akhisar’da 25–30 kg civarında olması…
–
Tarımda durum bu; ticarette önemli markalar var..Tavukçulukda ‘Keskinoğlu’, köftecilikde ‘Ramiz’ sınırları zorluyor. Son yıllarda ise tabii ki ‘Akhisar Belediye Spor’..Bir de şu stad bitse de, maçları oynamak için Manisa’ya gitmek zorunda kalmasalar, Sneijder’in, Demba ba’nın, Emenike’nin yolu buralara da hele bir düşse..Tadından yenmeyecek.
–
Ege Bölgesinin arkeolojik zenginliğinden Akhisar’da payını almış elbet..2012 yılında açılan Akhisar müzesine mutlaka uğramak gerek..Müze de zaten Thyateira antik kentinin hemen yanında yer alıyor. Müze, 11 bölümde 1451 eserin sergilendiği arkeoloji ve etnografik eserlerden oluşuyor. Arkeolojik seksiyonda, 18-11 milyon yaşlarında fosiller, idoller, el aletleri, MÖ 6000-3000 yıllarına tarihlenen Yortan seramikleri, MÖ700-500 yıllarına ait seramik, gümüş kap ve altın buzağı, Hellenistik Dönem seramikleri, MÖ 500 – MS 200 tarihleri arasına ait figürinler, yağ kandilleri, mezar stelleri ve cam eserler sergileniyor.
MÖ 500’lere tarihlenen lir çalan Eros, aslan başlı küpe, Herakles mührü, altın yüzük, kolye, iğne, Hıristiyanlık Dönemine ait günlük alet ve eşyaların yanı sıra, kalaycılık, semercilik, fayton imalatı gibi, yörede çoğu artık tükenmeye yüz tutan meslek grupları da unutulmamış..
Hazır gelmişken Akhisar doğumlu Yunanlı armatör Onasis’in evini görmek mümkün..Hashoca Mahallesi 130 sokak No:43..
Çarşıya doğru giden yollar üzerindeki hamamlar, camiiler, bir zamanlar Rumların, Ermenilerin, Türklerin ve Yahudilerin iç içe yaşadığı mahallelerdeki eski evler de gezilip görülmesi gereken yerler.
Sık sık ağaç altı kahvehanelerin yer aldığı çarşıyı gezip, esnafla selamlaştıktan sonra karnımızda ziller çalmaya başlarsa seçenek bol..
Çarşıdaki Yıldız Katmer mesela…80 yıldır aynı yerdeler. Gözünüzün önünde katmeri yapılırken seyretmek bile çok güzel..
Köfte için herkesin iyi bildiği Ramiz yerine, yerel bilgilere dayalı olarak farklı bir mekan olsun..Can Köfte..
Son olarak da Paçacı Önder..Doğrama pideli kelle paçası dillere destan.’Akhisar’a gitme sebebim’ diyenler bile var.. Kelleler odun fırınında 12 saat bekletiliyor. Sonra etleri ayıklanıp çorba yapılıyor. Tabağa önce doğranmış pide, üzerine ilik gibi pişmiş et tepeleme konuyor ve nefis çorba suyu ekleniyor.
Eh, demli bir çayımızı içelim, zeytinimizi, pekmezimizi ve kekiğimizi alıp dönüş yoluna düşelim gari..
Son iki not..Akhisar pazarı Çarşamba günü bu bir..Bir de İzmir’den (Basmane) sabah 08:20 de Bandırma’ya kalkan tren ile yolculuk yaklaşık 2 saat..