Puglia (Apulia)

IMG_3948

Güney doğu İtalya’dır, çizmenin topuğudur, PULYA okunur, merkezi Bari’dir..Brindisi, Foggia, Lecce ve Taranto diğer illeridir..Yaklaşık 20.000 km2’de, yine yaklaşık 5.000.000 kişi yaşar..Tarım, balıkçılık ve şarap üretimi belli başlı geçim kaynakları..
Hepsini gördüm, burada da yazacağım..Bilgi olarak, günün birinde  THY Bari’ye direk uçuşlara başlarsa en uygunu o olur ama şimdilik Napoli’ye uçmak (2 saat 15 dk.), bölgemizi kuzeyden başlayarak ziyaret etmek ve tekrar Napoli’den dönmek en akıllıcasıdır..(THY Bari uçuşlarına başlamıştır,önceki cümle an itibariyle eski bilgi hükmündedir.)

Napoli’de uçaktan inince hedef Güney İtalya olsa bile Pompei’ye uğramamak olmazdı; biz de öyle yaptık ve geziye bir zamanların bu cazibe merkezinden başladık. (Giriş 11 euro)


Pompei coğrafi konumu, ılıman iklimi ve çevresindeki bereketli topraklar nedeniyle özellikle aristokratların ve zengin tüccarların rağbet ettiği bir ticaret ve eğlence merkezi olarak hep ilgi çekmiş..Meydanları, yönetim binaları, dükkanları ve haneleri ile yaşadığı safahatın yanı sıra genelevleri ile de pek meşhur..M.S. 79’da Vezüv’den başlayan patlama bu görkemli kenti küller altında bırakıyor.Onbinlerce insan karbonmonoksit gazı nedeniyle ani ölüme maruz kalıyor.Limana doğru kaçanlar ise tsunami ile karşılaşıyor.Güzel ve canlı Pompei birkaç saat içerisinde dev bir mezarlığa,bir taş şehre dönüşüyor..’Taş adamlar’, ‘taşa dönen’ bu şehrin hala en çok ilgi gören figürleri olarak sergileniyorlar..Kent 1748 yılında tesadüfen yeniden keşfediliyor, o tarihten beri yapılan kazı vs çalışmaları sonucu bugün artık İtalya’nın en popüler turistik merkezlerinden biri.

SAM_0181

 

SAM_0180

Kısa bir tur için bile en az 2 saat lazım..Bizim yolumuz uzun, çizmeyi batısından doğusuna doğru katedip Lucera’ya gideceğiz.(200 km) Yollar gayet güzel, hız limiti var, üstelik herkes kurallara uyuyor..

Puglia ovasına girişi (ki Po’dan sonra İtalya’nın ikinci büyük ovasıdır)  Gargano bölgesindeki Foggia’dan yapıyoruz..Lucera’dayız..’Kutsal Orman’ anlamına geliyor.Kalesi, Katedrali ve Roma’dan kalma yegane eser Lucera Roma tiyatrosu gezilebilir. XV. ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı donanmasının sürekli saldırılarına uğraması nedeniye halka ve yöneticilere ‘Mamma Li Turchi’ (Aman Allahım Türkler geliyor) dedirten ve bu korkuyla inşa edilen ünlü ‘Saraceno Kuleleri’ burada..Öte yandan tarih kitaplarında yazıyor olmasa Lucera’da 1224-1339 arasında bir Müslüman dönemi yaşandığına inanmak zor. Neyse, geçelim; biz merkezin dışındaki ‘Palace Lucera’da konakladık..Bölgede her yer yemyeşil, geniş ve verimli ovalar ile uçsuz bucaksız şarap bağlarının seyrine doyum olmuyor..Tarım bölgenin en güçlü geçim kaynağı..(Not-Roma imparatorluğu yerleşim birimlerini seçerken üzüm ve zeytin yetiştirmeye uygun bölgeler olmasına özellikle dikkat ediyor.Zeytin, dönemin petrolüne denk neredeyse; aydınlatmada kullanılıyor. Şarap ise askerin maaş ve eğlence ihtiyacını karşılıyor..)

Kapadokya’ya benzeyen ve din adamlarının inzivaya çekildikleri Monte Sant’Angelo bölgenin en önemli dini merkezi..1554’de Turgut Reis’in önderliğinde Osmanlı donanmasının saldırısına uğrayan Vieste de bu bölgede yer alıyor. Hepsi denize açılan  güzel sokaklarıyla Nuh’un karısı Vesta’nın şehri..

vieste

Peschici ve Foresta Umbra aynı gün görülmeye değer diğer yerleşimler..

IMG_2427

Biraz yol yorgunluğu olmuş olabilir ama tavsiyem şudur..Ki ben denedim; Peschici’de siesta saati olmasına rağmen açık bulabileceğiniz herhangi bir restoranda yenilen istakozlu makarna (18 euro),2 bira ve limoncello keyfi, bütün  yorgunluğunuzu alıp götürebiliyor.

 

 

 

Sırada Trulli Bölgesindeki Barletta ve Trani var.Barletta, Bari’nin kuzeyinde bir liman ve sayfiye merkezi.Limanı İtalya’nın buğday deposu, ayrıca Puglia’da şarapçılığın çok zengin olduğu bir bölge.Romanesk ve gotik karışımı katedrali ve bölgenin en önemli kalelerinden Barletta kalesi görülecek el mecbur..Ve Trani..

Bu enfes sahil kasabasına girdiğiniz anda farklı bir yerde olduğunuzu hissetmemeniz imkansız.Huzurlu insanları, balıkçı tekneleri, taş binaları, denize sıfır kilisesi (ki bizim gittiğimiz gün klisenin önündeki meydan Al Bano konseri için hazırlanmaktaydı..) ile tam bir sakin şehir.. Şehrin limanı antik dönemlerde bulunan ve şimdi kaybolmuş bir küçük nehirin ağzında bulunan küçük bir doğal körfezde.Bir sahil ovasında bulunan Trani’de üzüm bağları ve büyük zeytinlikler hemen dikkat çekiyor…

IMG_2431Yolda ‘citta slow’ tabelalarını görünce durum netleşmiş oluyor..Sakinlikten hoşlananlar için ideal. Şu anda Bari’nin 43 km kuzeyindeyiz.

SAM_0332

Buralara kadar gelmişken Castel del Monte’yi görmemek olmaz. UNESCO tarafından Orta Çağ’dan kalma benzersiz bir askeri yapı olarak dünya mirası listesine alınan sekizgen planlı bir 13. yy şahaseri.Savunma amaçlı değil, daha çok av partileri ve gelenleri ağırlama amaçlı yapılmış törensel bir yapı olduğu tahmin ediliyor.Daha sonraları hapishane olarak kullanılmış.

SAM_0339

Güney İtalya yolculuğumuz devam ediyor.Sırada Bari ve Lecce var.Biz konaklama için stratejik önemi itibariyle Alberobello’yu seçtik.Hepsi için notlarımızı alıyoruz ama her geçen an bu geniş, verimli ve bakımlı toprakları, sakin hayatı, sevimli insanları, lezzetli domatesleri, peynirleri, ekmekleri, şaraplardan ise Primitivo ve Negroamaro’yu daha çok seviyoruz.Hayat basitleştikçe, sadeleştikçe tadı artıyor.(Not-Primitivo, Negroamaro, Malvasia Nera, Nero di Troia Güney İtalya’nın kare ası denilebilecek şarap çeşitleridir. Primitivo ilk olgunlaşan üzümlerden elde edilir. Negroamaro ekşi,acı ve siyah anlamına gelir, bizim Bozcaada’daki karalahna’ya denk gelir.Siyah Malvasia Lecce çevresindeki bağlarda görülür, beyazı da makbuldur..Nero di Troia ise bildiğiniz bizim Truva Karası..Son on yılda popüler olmuş ve gelecek vaat ettiği uzmanlar tarafından söyleniyor.)

Alberobello, ‘trulli’ denilen, dış görünüş itibariyle Harran evlerine de benzetilen ilginç bir yerleşim. Trulli’lerin yapılış nedeni bölgenin karstik yapısı ile ilgili. Kalker, yağmur yiyince tabaka tabaka ayrılıyor.Yoksul köylüler bunları üst üste yığarak, önce dörtgen bir mekan,sonra da çatıyı yapıyorlar. Harç kullanılmıyor.Yüksek vergilerden kurtulmak için buldukları bu yöntem, vergi memurlarının gelmekte olduğu haberi alınınca çok işe yarıyor. Çatıya konulan kilit taşı çekiliyor, bina yıkılıyor, kendileri de ortadan kayboluyorlar.. 1800’lerden itibaren ise zengin ailelerin genç kuşakları trulli’leri canlandırmaya çalışıyorlar.Şehir iki kısımdan oluşuyor.’Aia Piccola’ ve ‘Monti’..Kentin modern bölümü, temiz sokakları, cafe ve restoranları ve Damianos Bazilikası ile görülmeye değer..

IMG_2493

‘Typicalmente’, Mariana adlı son derece güleryüzlü bir servis elemanının tüm salona tek başına yetişmeye çalıştığı, 4-5 çeşit zeytinyağlı ile güzel peynirler ve şarabın 20 euraya verildiği, adı gibi tipik bir lokantadır, önerilir..

SAM_0390

Alberobello’dan 40 km yol katedersek Bari’ye ulaşırız, ki Puglia’nın başkenti olduğunu söylemiştik.. Hacıların ve haçlıların buradan yola çıktığını da ilave edersek coğrafi konumunun önemi daha iyi anlaşılabilir.Nüfusu 1 milyonun üzerinde, Yunanistan ve Hırvatistan’dan gelen gemiler için de önemli bir liman..

Meraklı olanlar San Jacobo Kilisesi, San Sabino Katedrali ve San Nikola Bazilikası ile Teatro Petruzzelli, Palazzo Municipale(Belediye Sarayı), Teatro Piccinni, Palazzo de Governo(Hükümet Konağı), Colonna della Giustizia’yı (Adalet Sütunu) görsünler.Biz enfes İtalyan yemekleri için sokaklara dalalım..

Şehir zaten yürüyerek gezmeniz için adete önünüze uzanıyor..Teatro Margarita’nın hemen arkasından rengarenk balıkçı teknelerini seyrederek eski limana kadar yürümek çok keyifli.Akşam yürüyüşleri için ise ‘Cavour’ caddesi ve ‘Via Sparano di Bari’ dünya markalarının yer aldığı dükkanlarıyla alışveriş sevenler için ideal iki cadde..Gün içinde şehrin uzun kumsalına yayılan plajlarından denize girmek de hoş bir fikir. Neyse karnımız aç şimdi..Biz bütün dikkatimizi toplayalım vee sonuç:

Koku alma yeteneğimiz bizi yanıltmıyor ve ‘Le Arpie’ adlı, küçük bir avlusu da olan nefis bir restorana buluyoruz kendimizi..Pek çok yerde olduğu gibi makarnalar hemen sipariş anında hazırlanıyor ve şölen başlıyor..(Adres : vico arco Carmine,1-2-3)

SAM_0372

Burada bizim tercihimiz, orekkiyete diyen okunan, küçük kulak, kulakçık anlamına gelen orecchiette oldu ; Güney İtalya’ya özgü bir makarna türü. Taze hamurdan hızlıca üretilip envai çeşit domates, et ve deniz mahsülü sosu ile servis ediliyor.

IMG_2483

Akşam saatlerinde ‘Güneyin Floransa’sı’ diye adlandırılan barok şehri Lecce’ye doğru yolculuk başlıyor..Doğal manzarası, binlerce yıllık kültürü, mutfağı ve sıcakkanlı insanlarıyla İtalya’nın en güzel köşelerinden biri burası..Lecce Yunanca’da ‘ışık’ demek, şehirde gerçekten çok güzel bir ışık var; Ferzan Özpetek bu yüzden yaşamak (ve de film çekmek – Serseri Mayınlar) için burayı seçmiş olmalı.. Lecce ayrıca bir üniversite kenti olduğu için gece hayatı da çok gelişmiş durumda.Sokaklarda bir sürü yemek kursu ilanı, eylül ayında da şarap ve gıda festivali, 23-25 Ekim’de hamur festivali var.

SAM_0407Kartapesta buraya özgü bir sanat; önce ıslatılmış kağıt ve un tutkalı ile insan ölçeğinde telden bir iskelet yapılıyor, sonra bunu samanla doldurup, kağıtla kaplıyorlar ve boyuyorlar.En son da terracottadan el ve yüz yapıp ilave ediyorlar.

 

 

 

 

IMG_2650Duomo,Santa İrene kilisesi, Piazza Merkanti ve Roma Amfitiyatrosu deyip biraz dinlendikten sonra gece hayatına dalalım..Piazza Vittorio Emanuele II kilise yakınlarında, akşamları gençlerle dolup taşan Lecce’nin en kalabalık meydanı..Saatlerce vakit geçirmek mümkün.Birileri sanki bu şehirde joker hakkınızı pizza ile kullanın der gibi geldi bana..Tekrar ve daha uzun görüşmek üzere şimdilik arrivederci Lecce..

İtalya yarımadasının en doğusuna adım basmak isteyenler ‘Otranto’ya 40 km mesafedesiniz şu anda..1480-1481 yıllarında ordusu ile Gedik Ahmet Paşa kalkmış gelmiş buralara, siz de üşenmeyin…Gerçi anlatılan hikayeler ceddimiz bakımından biraz vahşice ama ne yapalım, malzeme bu..Katliamlar, tecavüzler ve yok edilen çok zengin kütüphane..Neyse uzayalım buradan..Halbuki güzelim plajı, küçük ve kaliteli dükkanlarıyla ne kadar da sempatik ve huzurlu bir yer..

SAM_0440

 

Gelin Matera’ya geçelim. Burası Halep ve Jerico’dan sonra, 10.000 yıllık yerleşim tarihi ile 3. Sırada.. 9.500 yıl ile Çatalhöyük Matera’nın hemen arkasında. Matera 1943’de faşist işgale karşı çıkan ilk güney şehri. Bombardımanlar sonrasında oturulmaz hale gelen şehir, 1980’de büyük bir deprem yaşıyor.1986’da devlet desteği ile restorasyonlar başlıyor, 1994’de ise UNESCO Dünya Mirası listesine giriyor.’İsa bu köye uğramadı’ ve ‘Passion’ filmleri Matera’da çekilmiş.Gerçekten olağanüstü..

mattera

.

IMG_2529

Matera’da tüm gezi boyunca yediğimiz en lezzetli yeme fırsatını, yine sokakları arşınlarken Trattoria Lucana adlı restorantta bulduk.Sıcak, küçük, samimi ortamı, güler yüzlü personeli ve lezzetli menüsü ile gerçekten doyumsuzdu, enfesti, beş yıldızlık idi; fiyatları da pek makuldu..

Görüntüledik de..

Son olarak Taranto’dayız.Burası doğal bir liman ve İtalyan donanması için de çok önemli bir askeri üs..

SAM_0513

Taranto’ya ve Güney İtalya’ya, her an ve tek başına dahi bir lezzet şöleni olup gezimiz boyunca defalarca tatma imkanı bulduğumuz bruschetta tabağı ve mozarellalı caprese salatası ile veda edelim..

SAM_0305

 

 

IMG_2419 Özetleyelim; Güney İtalya (Puglia) turu Lucera, Vieste, Peschici, Barletta, Trani, Alberobella, Bari, Lecce, Otranto, Matera ve Taranto’yu kapsar..Napoli’den (yada Roma’dan) uçacaklara geliş günü Pompei’yi, dönüş günü ise Herculaneum’u önerelim.Uçuşlar başladığında ise Bari’ye uçup bölgenin kalbine inelim. Yukarıdaki noktaları seçelim, beğenelim..

Geriye kalan, herbirinin bir anısı olan ve  sofralarımıza gelen harikulade lezzetler ve doyumsuz çarşı-pazar görüntüleridir, darısı da başınızadır..!

Sanver Süzek hakkında

1961 yılında İzmir’de doğdu. E.Ü. İşletme Fakültesi- İşletme Finansı ana bilim dalından 1981 yılında mezun oldu.Aynı bölümde Araştırma görevlisi olarak 1987 yılına kadar çalıştı.Yüksek lisansını ‘Sermaye Artırımına Giden Firmaların Finansal Analizi’ tezi ile tamamladı. 1988-1999 tarihleri arasında Bodrum’da turizm seyahat acentacılığı ve otel yatırım ve işletmeciliği alanlarında yöneticilik yaptı.1996 yılında Bodrum Bardakçı koyundaki Mavi Otelin, 1999 yılında Bodrum Türkbükü’nde Mavi Suite otelin açılışını ve 2010 yılına kadar da işletmeciliğini yaptı. 2002-2003 döneminde İzmir’de Blue Miles adlı restorantın açılışını ve işletmeciliğini yaptı. 2003-2007 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Bölgesel Kalkınma ve İşletme Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (BİMER)’in Danışma Kurulu Üyeliği yaptı,aynı dönemde BİMER’e bağlı AH-LA (American Hotel – Lodging Association) programında Otel – Restaurant Yönetimi ve Turizm Semineri, yine BİMER’e bağlı BEMİY (İşletme Yönetimi)Programı kapsamında İşletme Finansı ve Fizibilite Etüdleri ve turizm dersleri verdi. 2006 yılından bu yana Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’- nin çatı katındaki a7 Şehir Kulübü ve Tepekule Özel Günler salonlarının işletmeciliğini yürütüyor. 2012 yılında Ayvalık’ta faaliyet gösteren Miranda Gıda Ltd. Şti.ne ortak oldu. 2015 yılında Manisa Organize Sanayi Bölgesinde yer alan Litany restoranın kurucu ortağı olarak açılışını yaptı. 2016 Ağustos ayında yayın hayatına başlayan 'Magazine' adlı yeme-içme ve seyahat dergisinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor..
Bu yazı Genel, Gezi-Seyahat kategorisine gönderilmiş ve ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir